Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Geyve'nin asıl adının Gekve oldugunu belirterek, burasının İzmit kalesini yapan İskender'in akrabasından Gekve kadın kralın koyun çobanları için yaptığı küçük bir kale olduğunu ifade etmiştir. O kral kadının adıyla anılır iken sonradan hafifletilerek Geyve denmiştir.
Bir diğer kayıtlara göre (II. Bayezit Han Dönemi Vaka-yi Nüvis kayıtları'na göre)
GEYVE isminin anlamı şöyle oluşmuştur.
Osmanlı Ordusunda kullanilan at, katır, manda, filler ve bunların bakıcıları, top ve topçular kış mevsimini Göynük'te geçirirlerdi.
Istanbul'dan Göynük'e gitmenin en kestirme yolu ise İPEK YOLU idi. İpek yolu, yöremizden ise halkımızın (İNGİLİZ KÖPRÜSÜ) dedigi yerden geçerdi.
Bugün KARAÇAY dedigimiz dere, yıllarca öncesinde heybetli ormanlardan doğan bol sulu derelerle beslenmis güçlü, zor geçit veren heybetli bir akarsu idi.
Bu güçlü akarsu, İNGİLİZ KÖPRÜSÜ dediğimiz yerde çalışan bir sal düzeneği ile aşılırdı (Salı çalıştıran kişiler ordu mensubu sayılır ve saraydan maaş alırlardı).
II.BAYEZIT HAN zamanında bu sal düzeneğini Halatçı ENSAR adında bir kişi çalıştırırdı. ENSAR, halk arasında "pepe" diye adlandırılan peltek bir yapıda konuşan mecnun bir alil idi. Derenin bir yanında 25 manda, diğer yanında 25 manda bulunurdu (MANDA; Su bizonu)
Sala alınan yükler, bu mandalar tarafından karşı kıyıya çekilirdi. Diğer yakadaki Salcı ENSAR salın geri gelmesini sağlayan halatları istemek için bağırır: "-Halatlayı Geyive, Geyive..." (Halatları geri ver, geri ver)
Bu taşıma işi sırasında sürekli "GEYİVE, GEYİVE" diye bağıran ENSAR, işini bitirdikten sonra da dere kenarında dolaşırken, askerlerin yanlarından geçerken hep GEYİVE, GEYİVE diye bağırırmış.
Ordudaki görevliler, askerler, hatta saraydaki görüşmelerde bile bu geçitten bahsedilirken hep GEYİVE diye söz edilirmiş.
Geçit yerinin hemen yanında (Solunda) bir değirmen vardı. Değirmenci TEEDOR tarafından işletilen bu değirmen ve geçit yeri olan SAL bu yörenin iskan edilmesine imkan saglıyor. Zamanla bir konaklama yeri önemini kazanan bu bölge, ENSAR'in söylediği gibi GEYİVE adıyla tanınmaya başlıyor, günümüze de GEYVE olarak ulaşıyor.
KAYNAK: (II. Bayezıt Han Dönemi Vaka-yi Nüvis kayıtları. Topkapı Sarayı-�ST. Milli Kütüphane-Bayezıt-İSTANBUL)
NOT: Bu kaynak yazı Emekli Öğretmen Namık CİHAN'ın "GEYVE" kitabından alınmıştır.
Bir diğer kayıtlara göre (II. Bayezit Han Dönemi Vaka-yi Nüvis kayıtları'na göre)
GEYVE isminin anlamı şöyle oluşmuştur.
Osmanlı Ordusunda kullanilan at, katır, manda, filler ve bunların bakıcıları, top ve topçular kış mevsimini Göynük'te geçirirlerdi.
Istanbul'dan Göynük'e gitmenin en kestirme yolu ise İPEK YOLU idi. İpek yolu, yöremizden ise halkımızın (İNGİLİZ KÖPRÜSÜ) dedigi yerden geçerdi.
Bugün KARAÇAY dedigimiz dere, yıllarca öncesinde heybetli ormanlardan doğan bol sulu derelerle beslenmis güçlü, zor geçit veren heybetli bir akarsu idi.
Bu güçlü akarsu, İNGİLİZ KÖPRÜSÜ dediğimiz yerde çalışan bir sal düzeneği ile aşılırdı (Salı çalıştıran kişiler ordu mensubu sayılır ve saraydan maaş alırlardı).
II.BAYEZIT HAN zamanında bu sal düzeneğini Halatçı ENSAR adında bir kişi çalıştırırdı. ENSAR, halk arasında "pepe" diye adlandırılan peltek bir yapıda konuşan mecnun bir alil idi. Derenin bir yanında 25 manda, diğer yanında 25 manda bulunurdu (MANDA; Su bizonu)
Sala alınan yükler, bu mandalar tarafından karşı kıyıya çekilirdi. Diğer yakadaki Salcı ENSAR salın geri gelmesini sağlayan halatları istemek için bağırır: "-Halatlayı Geyive, Geyive..." (Halatları geri ver, geri ver)
Bu taşıma işi sırasında sürekli "GEYİVE, GEYİVE" diye bağıran ENSAR, işini bitirdikten sonra da dere kenarında dolaşırken, askerlerin yanlarından geçerken hep GEYİVE, GEYİVE diye bağırırmış.
Ordudaki görevliler, askerler, hatta saraydaki görüşmelerde bile bu geçitten bahsedilirken hep GEYİVE diye söz edilirmiş.
Geçit yerinin hemen yanında (Solunda) bir değirmen vardı. Değirmenci TEEDOR tarafından işletilen bu değirmen ve geçit yeri olan SAL bu yörenin iskan edilmesine imkan saglıyor. Zamanla bir konaklama yeri önemini kazanan bu bölge, ENSAR'in söylediği gibi GEYİVE adıyla tanınmaya başlıyor, günümüze de GEYVE olarak ulaşıyor.
KAYNAK: (II. Bayezıt Han Dönemi Vaka-yi Nüvis kayıtları. Topkapı Sarayı-�ST. Milli Kütüphane-Bayezıt-İSTANBUL)
NOT: Bu kaynak yazı Emekli Öğretmen Namık CİHAN'ın "GEYVE" kitabından alınmıştır.